İçten içe meraklanmaya başladım. Sahneye uzak olmam beni engelliyordu. En ön sıralardan birinde oturuyor olsaydım, kesinlikle şu ana kadar sahneye atlamış ve önce tüm oyunun içine etmiş daha sonrasında da karşımdakini çoktan soru yağmuruna tutmuş olurdum. Neyse ki değil sahneye ulaşmak, zor görüyordum önümdeki adamın kafasından büyü fötr şapkasından. Yaşının hayli büyük olması bana onu uyarmamakta karar kıldırıyordu. Yaşının aksine kafası aşırı hareketliydi, anlaşılan kas ağrıları boynuna vurmamıştı henüz. Sürekli hareket ediyor ve onunla senkronize bir biçimde ben de hareket ediyordum, sahneyi görmeye çalışıyordum. Arkamda kimsenin olmuyor oluşu beni rahatlatıyordu. Oyunun konuya giriş kısmındaki heyecanlı bölümde ayağa kalkacaktım ve karanlıkta kimse beni fark etmeyecekti. Planım hazırdı. Planımın olması önümdeki adamın kafasını ve şapkasını daha az mesele etmemi sağladı. Oyun başladığı sırada ağrıları artmış olacak ki hareketleri yavaşladı ve bir süre sonra da tamamen durdu. Uzun süren hareketsizlik beni tam korkutmaya başlamıştı ki bir anda yeniden hareketlendi. Derin bir nefes çektim kimseye belli etmeden. Eğer görselerdi muhakkak hesap sorarlardı. Yanımdaki kadın, nefesini helal etmeyecek türden, kesin kavga çıkarırdı. Neyse ki farkında varmadı. Oysa onun 2 3 koltuk yanındakinin dahi nefesini çekmiştim. Ucuz atlattım..
Oyun gitgide içine çekiyordu insanı. Öyle ki salonda benden ve sahnedeki adamdan başka kimse yoktu sanki. Derin nefes almayı da bırakmıştım, hızlı hızlı alıp veriyordum. Heyecanlanıyordum, yükselip alçalıyordum. Bağırıyordu, karşılık verecek gibi olup olup susuyordum...
Comments