Gözlerini kamaştıran bir akşamüstü güneşi pencereden sızar, gezegenin halen yaşamaya değer olduğunu hatırlatmaya çalışırdı. Günün bu saati gelip de güneş son çırpınışlarını yapmaya başladığı vakit, neden bilinmez içini çocukça bir sevinç doldururdu. Ruhunun üzerine bembeyaz bir çarşaf gibi dingin, salt mutluluk çöküverirdi. Kızıl ışıklar, odanın içini doldurdukça her şey olduğundan daha net görünür, hayat basit bir oyunmuş gibi gelirdi gözüne. Oturup gün batımını izlediği plastik sandalyenin kırık ayağı, duvarın tavanla birleşen köşesindeki günden güne artan rutubet, dışarıdan gelen inşaat sesleri... Bu büyülü saatlerin geri kalanında sinirlendiği her şey önemsizleşir, kuş gibi hafif hissederdi. “Keşkelerin” sesi kısılıp “iyi ki”lerin melodisi yükseldiğinde, yüreğini ferahlatan serinlik, bir müddet sonrasına kadar hayatının tüm acılarını unuttururdu.
Akşam Güneşi
Feride Kaygusuz
Comments